KE(N)Dİ RUHU
Evimin iki sokak ötesinde bir çöp konteynırına tırmanmak için didinip duran bir kedi gördüm bu sabah.
İşe gitmek için rutin merdivenleri inip dışarıya doğru süzüldüğümde yürüdüğüm mesafeye sıkışan yağmurdan ıslanmış bir sokak kedisinden başka bir şey değildi o.
İlerideki kahvaltı salonu henüz güne başlarken onu pas geçmişti muhtemelen.
O yüzden kedinin şaşkın yönsüzlüğündeki arayış içime bir an dokunup geçti.
Oksitlenmiş yaşantımı düşünüp ruh çözücüleriyle ayakta tutmaya çalıştığım inançlarım girdi koluma.
Bakışlarımda güveni hissettim.
Taze ve yeni pişmiş bir ekmeğin havadaki buğusunu ciğerime çekercesine tuhaf bir yaşam sevinci doldu içime.
Aynı anda aklımı tırmalayan belirsizliklerde diğer köşede saf tuttu.
Küçülesim geldi bu sabah …
Sokak kedisi gibi rastgele olasım, rastlantıya bulanasım geldi.
Özlediğim, yorulduğum,güvelere teslim ettiğim ruhum geldi aklıma.
İçimde camdan bir kalp mırıldadı, hafiflettim kendimi kaldırımlarda.
Gökyüzüne tırmandı düşlerim, bedenim ufaldı.
Menzilim genişledi, nefesim daraldı.
Ufak tefek olmak istiyor bazen insan.
Kıyıda köşede bir ayrıntı, cilt cilt kitapların dip notu yada gazetelerin satır arası olmak istiyor.
Göze görülmeyecek kadar uzaklara dalıp giderken yaşamın neresinde olduğunu soruyor kendi kendine.
Evin dışına doğru açılan o sürgülü kapıdan başını uzatıp hiçkimselerin arasına karıştığında güvende hissediyor kendisini.
Herkesin ansızlaştığı zamanlar vardır elbet !
Gazete kupürlerinden, tüllerin güpürlerinden sakınıp saklanmak istediği işlevselliğini yitirdiği dönemeçleri vardır.
Karar anlarıdır o anlar, nefes arasıdır, soluk molasıdır.
Durmak ile koşmak arasındaki adımların yürüyüş temposuna göre kendisini dizayn ederek düşüncesindeki ile hayatına yansıyan arasındaki farkı sınamasıdır o pasif eylem durumu.
Aklın muhakeme yapma, ruhun süzgeçten geçirme , ayırma ve tercih yapma yeteneğinden en fazla kendimize bir yaşam seçerken faydalanırız.
Kırılganlığın doruk noktasına ulaştığı anlardır o anlar şüphesiz.
Ve muhakkak ki içimizde itilafa düşen duygu çatışmalarının orta yerinde kalakalırız.
Dünya üzerime yürüyor gibi hissediyor bu yüzden.
Bu yüzden tedirginliğim artıyor.
Kendini birine teslim etmek gibi yada birinden çekilip uçsuz bucaksız yalnızlıklara kucak açmak gibi mistik bir yara dilleniveriyor.
Bırak diyen yanım ile çek diyen yanım savaşırken çelimsizleşiyorum.
Git gide sarpa sarıp bana dolanan dünyanın dönüşüyle beraber yadırgadığım o labiretin içinde kendi eleğimden geçiyorum.
Düşünüyorum da bir insanın kendisini sorgulamasından daha zor bir muhakeme yok.
Hem tanık hem sanık, hem avukat hem savcı !
Jüri üyesi olup duruşmaya tarafsız gözle bakmayı özlediğim o zamanlarda içimdeki duygulardan arınmam mümkün olmuyor maalesef.
Oysa yapacağım seçimi çoktan bilmeme rağmen kendime yaptığım bu insafsızlığı yadırgıyorum bu yüzden.
Oldum olası duygularımın doğrultusunda karar aldım.
Hislerimin beni sürüklediği yerlere gittim.
Sevginin doruklarına, şiddetin ve öfkenin yanardağ patlamalarına şahitlik ettim.
İnişlerim çıkışlarım sertti !
Bende sertleştim, belki birazda irileşmiş olabilirim.
Herşeyin ebatının küçülüp eksildiği bu çağa rağmen irileştim.
Ekmeğin gramajı, insan algısının görsellikte çuvallaması yahut bira şişelerinin küçülerek yeni isimlerle piyasaya sürülmesi benim tezatımdı.
Politik literatürlerden tiksinme nedenim bu olsa gerek.
Her numarasını iyi bilip evrensel düşünceyle tıka basa yenildiğimiz politik arzularımız çarşı Pazar dolaşıp siyasetçi kılığına girdiği için ilgili ilgisizler kervanına katıldım.
Duygularım bir sokak kedisi kadar rassaldı çünkü.
Duygularım bir sokak kedisi kadar çevik atik ve kaçmaya elverişli ilham perileri gibiydi.
Kaprisliydi yaralanışlarım, yalanlanışlarım…
Bende hüküm süren ufalma arzusu ve ruhuma çöreklenen yoğun hava kütlesi beni haylaz bir külçeye dönüştürse de o sokak kedisinin bakışlarını hep çok iyi anladım.
Çünkü çocukluğumdan beri her zaman bildim ki; bende o sokak kedisi kadar bu dünyadan beslenip, o sokak kedisi kadar aşkla yalpalayan ufak hayatın mutlularındandım.
Aşkla örülmüşse yaşamın derisi / Sokak kedisidir insanın kendisi…
Nerde şefkat kırıntısı varsa oraya kıvrılır.
C. KORKUT ÇOLA